HAYVANLAR ALEMİ
  YILANLAR
 

Yılanlar

Yılanlara has birçok yapı özelliklerine bazı kertenkelelerde de rastlanmaktadır. Bu da, yeraltında yaşayan birçok kertenkelelerin yılanınkine benzer bir evrim geçirmiş olmalarından ileri gelir. Bugünün ayaksız kertenkeleleri, evrimlerinin ilk safhalarmdaki yılanlarla kıyaslanabilir. Fakat birçok ayaksız kertenkele aileleri olduğu halde bu grupların üyeleri gerçek yılanların üstün
yapışma   ve   âdetlerine   erişememişlerdir.
Yılanların vücudu daima uzun ve silindir biçimlidir. Pulları daima pürüzsüzdür ve hafifçe kiremit tarzında dizilmiştir. Kertenkelelerde sık sık rastlanan diken, siğil, boynuz, tarak, et, yaka ve paraşüt gibi özellikler yılanlarda hiç bir zaman görülmez. Alt ve üst göz kapakları birleşerek, gözün üstünü saat camı şeklinde örtmüştür. Göz yuvarlakları da az oynak olduğundan, yılanların bakışlarında, birçok avlarını ipnotize ettiği söylenen bir sabitlik vardır. Yılanları başka sürüngenlerden ayıran bir özellik de, alt çenelerinin iki yansının sadece elâstikî bir bağla birleşmiş olmasıdır. Yılanların kulaklarının dışta bir deliği olmadığı gibi, göğüs kemikleri de yoktur.

Yılanların en göze çarpıcı özelliği bacaklarının olmayışıdır. Bununla beraber bazılarında, meselâ piton'larla boa'larda, arka ayak kalıntıları ile kalça kemiği vardır. Yılanlar, yer değiştirirken, ayak kadar oynak olan üç yüze yakın kaburgalarından yardım görürler. Kaburgalar, derinin içinden, yerdeki pürüzlere tutunurlar. Yılanların sağa sola kıvrılarak sürünüşü bu tutunma noktalarını çoğaltmak içindir.
Merak edilen bir konu da bir yılanın kuyruğunun nerede başladığıdır. Halbuki bunu kestirmek gayet basittir. Vücudun sonu, üst üste binmiş birkaç pulla örtülü bulunan enine dölyolu ağzından bellidir. Yılanların erkeklerinde buradan bazen, bilmeyenlerin ayak sandıklan çiftleşme organı çıkar.
Yılanların dişleri çeşit çeşit olup bu sürüngenlerin başlıca dört grup halinde toplanmasına temel teşkil eder.

1. Düz - dişliler (Aglyphodonta). Bunlar zehirli değillerdir. Hepsi birbirbirlerine eş çok sayıdaki dişileri
avı yutulana kadar tutmaya yarar. Boalar, pitonlar ve suyılanıgiller böyledir.

2.    Geride  oyuklular   (Opisthoglypha). Bunlarda ise ağzın dip tarafındaki üst dişler zehir dişi şeklini almıştır. Bunların zehiri, ancak yutulma eylemi sırasında avı felce uğratmaya yarar. Susatangiller ve kumyı-lamgiller böyledir.

3.     Önde - oyuklular    (Proteroglypha). Bu yılanlarda üst çenenin ön dişleri zehir dişi halini almıştır. Bu dişlerin diş üzerinde, özel bezlerin salgıladığı zehrin akmasına yarayan birer  oluk  vardır.  Bu  gibi  dişleri olan yılanlar, avlarını ısırır ve onları, yutmadan önce zehirlerinin etkisiyle felce uğratır, ya da öldürürler.   Kobragillerle   deniz - yılangille rin  saldırı metodları böyledir.


YILANLARIN HARİKULADE BESLENME TEKNİĞİ


Yılanların çoğunluğunun gerek üst, gerekse alt çeneleri ve özellikle alt çeneleri oldukça gevşek bağlantılıdır. Oldukça iri bir avı bütün olarak yutmalarına imkân. veren iş te bu özelliktir. Alt çene kemiğinin iki yansı çenede elâstiki bir bağla birleşmiştir. Alt çenenin her bir yarısı kafasının arkasına uzanarak bir başka kemikle eklem meydana getirir, bu kemik ise kafasının tepesine sıkı sıkıya bağlı bir küçük kemikle  birleşir.
Yılan iri bir hayvanı yutmaya hazırlanırken, genel olarak bu hayvanın kafasıyle işe başlar. Ağzını açarak, bunu, avının burnuna geçirir. Üst çenenin iki yanında ikişer dizi halinde arkaya eğrilmiş dişler vardır. Yılan bu kemikleri sıra ile öne sürer. Saf yarısı sol yarısından oldukça ayrık bulunan alt çene de aşağıdan bu harekete katılır ve iki yanındaki eğri dişlerden yardım görür. Üst çeneler avı ağzın içine çekince, önee bir yan, sonra ikinci yan ilerler, bu arada karşı çenedeki dişler de avı sıkı sıkı tutar. Kafatasından alt çenenin iki yanına uzanan kemik de aynı zamanda dışarıya ve aşağıya doğru hareket eder. Av yılanın boğazına doğru itilirken. bu mekanizma, yılanın ağız açıklığını genişletir. Boynu çeviren deri de elâstiki olduğundan, av yutulurken, koca lokmanın yılanın boğazından geçmesine imkân verir.
Özel bir tertibi olmasa, dakikalar süren bu yutma eylemi sırasında yılan solunum sıkıntısı çekebilirdi. Sertleşen nefes borusunun, normal olarak ağız boşluğunun dibinde yatan üst ucu, bu arada alt dudağın kenarına itilir. Av bir kere sindirim kanalına çekildikten sonra, vücut cidarlarındaki kaslar bunu sıkıştırır. Bundan sonra, kasların arka arkaya sıkışması avı yavaş yavaş mideye indirir.

YILANLAR NERELERDE YAŞAR

Beslenme metotlarının da gösterdiği gibi, yılanlar dikkate değer çevreye uyuş örnekleri verirler. Dünyanın hemen her tarafında birbirinden çok farklı bölgelerde yaşarlar. «Bayağı engerek» (Vipera berus) İskandinav yarımadasında Kuzey Kutbunun kuzeyinde kalan bölgelere dahi girmiştir. Buralarda, bölgenin, ılık okyanus akıntılarına yakın olması sayesinde yaşayabilmektedir. Yılanlar genel olarak soğuk bölgelere veya yaz mevsimi kısa olan bölgelere pek rağbet etmezler. Yerin, yüzeyin altındaki kısımlarının devamlı donmuş bulunduğu Amerika' nın Alaska bölgesi ile Asya'nın ve Avrupa'nın en kuzeysel kuşaklarında yılan yoktur.
Yılanlar Avustralya'da pek boldurlar. Esasen zehirli yılanların zararsız türlerden daha bol olduğu biricik kıta burasıdır. Buna karşılık yılanlar Yeni Zelanda'da tutunamamışlardır. Eskiden kıta ile bağlantısı olmayan bazı okyanus adalarında da yılan yoktur. Bununla beraber tek tük yılanlar uzak kara parçalarına ulaşmayı başarmışlardır.
Hawaii adalarının yakın bir geçmişte Hint kör yılanı gelene kadar yılanı yoktu. Bu yılan türü, gelen mallarla birlikte adaya tesadüfen sokulmuş oldu. Hint kör yılanının, hayatta kalmak ve sokulduğu her yerde tutunup üremek kabiliyeti dikkate değer. Son zamanlarda Afrika'nın, Küba'nın ve Meksika'nın genellikle deniz kıyısına yakın bazı kısımlarında da belirmiştir. Bu da ithal maddelerinin arasında geldiği tezini desteklemektedir.
İrlanda'da yılan olmayışının sebebini izah etmek kolaydır. On bin yıl önceki Buzul Devri'nde kutup buz külahı güneye doğru ilerlemiş ve İrlanda'nın tamamı ile İngiltere' nin büyük bir kısmım kaplamıştı. Bunun sonucunda, Britanya adalarında ne kadar amfibyum ve sürüngen varsa hepsi ölmüştü. Buz külahı tekrar kuzeye gerüeyince, okyanusların seviyesinde alçalma olmuş ve İngiltere'yle İrlanda bu suretle latayla birleşmişti. Fakat Avrupa kıtasının sürüngenleriyle amfibyumlarının bir düzine kadarı henüz adalara ulaşmışlardı ki, buz külahının erimesiyle okyanusların seviyesi gene yükseldi ve adalarla kıta arasındaki bağlantı tekrar kesildi. İrlanda kıtaya daha uzak olduğundan, ilk orası Avrupa'dan ayrılmış oldu. İki amfibyumla bir kertenkele o vakte kadar , İrlanda'ya ulaşmış olmakla beraber, daha bir tek yılan dahi gelemeden sular yükselmişti Avrupa yılanlarının otuz iki çeşidinin sadece üç türü İngiltere'ye  ulaşabilmiştir.


Zehir Dişi Olmayan Yılanlar


AVLARINI BOĞARAK ÖLDÜREN DEV YILANLAR


GERÇEKTEN büyük bütün yılanlar ya boagil, ya da pitongillerdendirler, fakat bu, bütün «boa» larla bütün «piton»lar iri yılanlardır demek değildir. Boagiller, içindeki yavrular doğmaya hazır yumurtalar yumurtladıkları gibi, bazen de tam gelişmiş yavru dünyaya getirirler, pitongiller aksine yumurtalarını dölledikten hemen sonra yumurtlarlar. Boa'lar başlıca Güney Amerika'da ve Madagaskar'da yaşarlar. Fakat Avrupa'nın, Asya'nın ve Afrika'nın bazı kısımlarında «kum boaları» na (Eryx) rastlanır. Erginlerinin uzunluğu ender olarak 60 santimi bulan «kauçuk boası» (Charina bottae) bütün boa türlerinden daha kuzeye çıkar. Kuzey Amerikanın  batısının  serin ormanlık bölgelerinde yaşar. Gene Birleşik Amerika'da görülen ikinci bir boa türü: «kırmızı boa» (Linchanura roseofusca), ise bu memleketin güney batısındaki kurak ve yarı kurak bölgelerde  yaşar.
Pitongiller (Pythonidae), yalnız Asya'da, Afrika'da ve Avustralya'da bulunur. Yeni Dünyada yalnız Meksika'da ufak bir piton (Laxocemus bicolor) vardır. Aslında boalarla pitonlar arasındaki farklar pek önemli değildir. Her iki grupta da pençe veya mahmuz şeklinde arka bacak kalıntılarına rastlanır. Boa'larla piton'lar bütün yılanların en irileridir. 10 metre uzunluğunda olan türleri vardır. Hemen hemen şişman bir insan budu kalınlığındadırlar. Güçleri de o derecedir ki, geyik kadar hacimli, ya da pars kadar tehlikeli hayvanları halkalarıyle sıkıp boğmayı başarırlar. Bu yılanların iriliğinde bir eksilme göze çarpmaktadır. Fosil kalıntıları geçmiş çağlarda çok daha iri boaların varlığına işaret etmektedir. Fakat zamanla bu dev yılanlar yeryüzünden kalkmış bulunmaktadır.
Mısır'ın Eosen Devri kalıntılarında bulunan bir yılan fosili 15 metrelik bir boa'ya aitti. Güney Amerika'da Gran Chaco'da bulunan dış kavsi boyunca 6-6.5 santim uzunluğundaki zehir dişinin ise 18 metre uzunluğunda bir yılana ait olması gerektiği hesaplanmıştır.

 

PİTON'LARLÂ BOA'LARIN AVLARI


Bir boa'nın veya piton'un hayvanat bahçesindeki kafesinin içinde kendine ziyafet çekmesini seyretmek çok ilginçtir. İkisinden birinin kafesine diri bir tavşan atıldı mı, o vakte kadar hareketsiz yatan yılan birden yay gibi boşanarak talihsiz tavşanı çenelerinin arasına hapseder. Aynı zamanda halkalarını hayvanın vücuduna dolamış ve sıkmaya başlamıştır. Tavşan birkaç çığlık atmaya ancak vakit bulur. Aradan bir çeyrek saat geçmeden hayvancıkta hiç bir hayat belirtisi kalmaz. Bunun üzerine yılan onu, kafasından başlayarak yavaş yavaş yutmaya başlar. Omuzların ağza girmesi biraz zorludur. Ama bir kere girdikten sonra, hayvanın vücudunun geri kalan kısmı yağ gibi içeri kayar. Tavşan, yılanın içinde mideye doğru yoluna devam ettikçe, yılanın vücudunun yer yer şiştiği ve hayvan ilerledikçe bir önceki şişin indiği görülür. Sonunda şişme sırası mideye gelir. Yılan bu ziyafetten sonra sindirim devam ettiği müddetçe bazen günlerce hareketsiz yatar ve âdeta uyur. Bu süre içinde, avının sindiremediği biricik kısımları olan tüylerini topak halinde ağız yoluyle vücudundan atar.
Yılanların yiyecek ihtiyacıyle hava arasında sıkı bir bağlantı vardır.. Sıcakla beraber iştahları da artar. Fakat yılanlara genellikle pek obur denemez. Bir defada fazla miktarda yerseler de gerektiği takdirde haftalarca, hatta aylarca hiç bir şey yemeden yaşayabilirler. Tabiat bilgini G. Sehubert 500 gün süreyle ağzına bir tek lokma koymamış bir «anakonda»   dan bahsetmiştir.
Çöl hayvanı olanların dışındaki yılanlar, çenelerinin gözle görülür hareketleriyle eme eme su içerler. Ağaç yılanları gibi bazı ender türler ise ağızlarını ardına kadar açar ve dilleriyle su veya çiğ taneleri toplarlar. Çoğu yılan türleri sudan yoksun kalacak. olsalar, göz göre göre fenalaşır ve sonunda ölürler. Buna karşılık, kurak bölgelere yerleşmiş yılanlar bir kere kana kana içtikten sonra aylarca susuz yaşayabilirler.
Şimdi biz gene pitonlarla boaların yiyeceğine dönelim. Eldeki kayıtlar, «kafesli piton» un (Python reticulatis) kendi iriliğine kıyasla ufak sayılabilecek memelilere pusu kurduğunu gösterir. Bu pitonların en irileri dahi 50 kilodan ağır çeken hayvanlara pek yanaşmazlar. . Şehir içine kadar girdikleri Bankok ta kafesli pitonlar kümes hayvanlarım, ördekleri, kedileri ve köpekleri avlayarak kolaylıkla geçimlerini sağlarlar. Borneo adasında en çok yavru yaban domuzlarım yerler.
Hint pitonu'nun yiyecek listesi daha zengindir. Bu tür kara kurbağası, sürüngen, kümes hayvanı, su faresi, havlayan geyik gibi yaratıkları aylar. Bir tanesinin, 125 santim uzunluğunda bir leoparı önce öldürdükten sonra yediği bilinmektedir. Hong Kong yakınlarındaki bir adada ise bir Hint pitonu'nun Çinli bir bebeği yediği  bildirilmiştir.
Afrika kaya pitonu esaret hayatında hint domuzu ve kümes hayvanlarıyle beslenirse de, tabiattaki yiyecek listesi hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Tabiat bilgini Arthur Iıoveridge, Thompson ceylânı yutmuş birkaç kaya pitonu'nun öldürülerek midelerinin incelendiğinden bahsediyor. Aynı tabiat bilgini bir kaya pitonu'nun bir insana saldırışına  da  seyirci olmuştu.  Victoria gölünün kuzey batı ucundaki bir adada yaşayan yerli bir kadın, bir akarsu kıyısında çamaşırını yıkarken bir kaya pitonu tarafından yakalanmıştı. Zavallı kadın, yardım yetişene kadar dev yılanın halkalarının arasında can vermiş bulunuyordu. Öldürülen yılan 4.5 metre uzunluğundaydı.
Kafesli piton'un da insanlara saldırıp onları yediği görülmüştür. Hollanda Hindistanı adalarının birinde on dört yaşında bir çocuğu yakalayıp yiyen bir tanesi iki gün sonra öldürülmüş, çocuğun ölüsü de midesinin içinden çıkmıştı.. Bununla beraber insanların piton'lara kurban olması, ender olaylardandır.
Anakonda'larm insan yediğini pek gören olmamışsa da, bu türün iri üyelerinin silâhsız bir adamı kolaylıkla mat edebileceği muhakkaktır. Anakondalar daha çok Güney Amerika'nın irice kemiricileriyle beslenirler. Bununla beraber anakonda' larla aynı suları paylaşan kayman' larla timsahların bazen bu yılanlar tarafından yenildiği tahmin edilebilir.
Boalar Meksika'nın Sonora bölgesinde en fazla tavşan yerler, çok kere domuz yavrularını ve kümes hayvanlarını da yiyerek insanlara zararlı olurlar. Trinidad'da öldürülen bazı boaların midesinden yavru oselolar ve yavru geyikler çıkmıştır.

YILANLAR AVLARINI NASIL KEŞFEDERLER


Birçok piton'larla bazı boa'ların ağzı çevreleyen pullarında birtakım oyukları vardır. Ufak türlerde dahi göze çarpan bu oyuklar, iri türlerin bazılarında büsbütün belirlidir. Sinir uclarıyle astarlanmış bu özel organlar, yılanların, sıcakkanlı avların varlığını haber almalarını mümkün kılar. Ayrıca oyukların ikili tertibi derinlik ve uzaklık görüşü sağlar. Yılanlar böylece memeliler ve kuşlarla kendi, aralarındaki uzaklığı tahmin edip ısırma mekanizmalarını isabetle   ayarlayabilirler.
Boalarla pitonların dikey elips biçiminde,  kedimsi  gözbebekleri,  loş ışıkta görebilmelerini sağlar. Yiyeceğin yerini tayin etmede, görme duygusu kadar koku olma duygusu da vazife görür, fakat dudaklardaki «ısı detektörü» oyukların, avın yakalanmasında önemli bir rol oynadıkları muhakkaktır.

 
 
 
Saniyedir bu sayfadasınız...
Google
Image Hosted by ImageShack.us
 
 
ip-numaram.com IP adresi Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol