Ormanlar hakkında bunları biliyor musunuz?
-Ormanlar yazın ısıyı 5-8 derece düşürür, kışın 1-3 derece yükseltir. Nemi sabit tutar.
-Bir hektar ladin ormanı 32 ton, kayın ormanı 68 ton, çam ormanı ise 30 ton toz emer.
-Ormanlar 50 metre genişliğindeki bir otoparkın trafik gürültüsünü 20-30 desibel azaltır.
-Ormanlar biyolojik dengeyi korur. Yapraklı ağaçlardan oluşan bir bölgede 50 kuş türü yaşar.
-Kayın ağacı bir yıl içinde 700 kg. toz ve 300 kg. zehiri emerek dışarı süzer aşırı kirlenmede ise gövdesindeki bozulma ile alarm verir.
-Ormanlar ağaçsız bir alandan 8 kat daha fazla humus üretir.
-25 m boyunda bir kayın ağacı saatte 1.5 kg oksijen üretir.
-100 yaşındaki bir kayın saatte 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti yok eder
-100 yaşındaki bir kayın yılda 30.000 litre su çeker ve erozyonu önler.
-1981 yılında askeri yönetimin yaptığı orman yetiştirme çalışması 1982-1990 yıllarında yapılan çalışmaların toplamına eşittir.
-Türkiye'de nüfus başına düşen orman 0.3 h'dır. Bu sayı ABD'de 1.3, Kanada'da 18 ve dünya ortalaması 1.3 hektardır.
-Saatte 3000 dönüm orman, dakikada ise 50 dönüm orman yok olmaktadır.
-Türkiye'deki kağıt tüketiminin artış hızı dünyanın artış hızından 4 kat fazla.
-Türkiye'de yılda 8.000.000 m3 odun kesilmekte ve bunun %74'ü inşaat, %12'si kağıt, %6'sı maden, %6'sı ambalaj, %2'si PTT direk olarak kullanılmaktadır.
-Türkiye'de kaçak odun kesimi ise 35.000.000 m3'tür.
-Türkiye'nin %75'i erozyona maruz kalmaktadır.
-Türkiye ormanlarının sadece %14'ü verimlidir. Verimsiz ormanlar bütün ormanların %56'sını oluşturmaktadır.
-Türkiye'de koruma altındaki ormanlar tüm ormanların %2'sini oluşturmaktadır.
-Birkaç bin yıl önce Türkiye'nin %75'i ormanlarla kaplıydı.
-kanser ilaçlarının hammaddesinin %70'i bu ormanlardan temin edilmektedir.
-Kan kanserinden ölme riskini 5'te 1'e düşüren bitkinin yayılma alanlarının %90'ı yok edildi.
-Artvin-Mugrul bakır fabrikası 15 yılda 100.000 hektarlık ormanı yok etmiş 80.000 hektarda erezyona neden olmuştur.
-Yatağan termik santrali ise 400.000 dekarlık kızılçam ormanını şiddetli zarara uğratmıştır
-Türkiye 1980'de en fazla ormanı olan 33. ülkeydi.1990'da 55. sıraya düştü.
-Türkiye dünyada ormanlarını en hızlı tüketen 2. ülkedir (1.ülke İran)
-Türkiye'de bir hektardaki odun miktarı 46 m3 iken Avustralya'da 212m3 Almanya'da ise 147 m3'tür. Türkiye'deki ormanların büyüme miktarı 1.4 m3/h iken Almanya'da 5.6 m3/h'dır.
-1 ton kağıt için; 30 yaşındaki 60 ağaç, 3000 kw enerji, 60.000 su ve 400kg fuel-oil kullanılıyor.
“Küresel ısınma” denince, bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Küresel iklim değişikliğini; belirli olmayan zamanlarda meydana gelen hava halleri değişikliği ile karıştırmamak gerekir. Örneğin belirsiz zamanlarda veya herhangi bir mevsimde meydana gelen kuraklık (örneğin bizde kış kuraklığı) veya yaz kuraklığı olan bölgelerde yağışlı yazlar olayı “hava değişikliği” olarak nitelenir yani iklim değişikliği değildir. O nedenle son 10-15 yıl içinde, sıcaklığın bütün dünyada sistematik olarak artışı, 1983 yılından itibaren ölçmelerle belirlenmiştir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler “Küresel Isınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toprak kaybı sürecinin en önemli etkeni erozyondur. Arazi eğimi, iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanısıra, insanın doğaya müdahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etgen, erozyonu bir afet niteliğine dönüştürmektedir.
Türkiye kara yüzeyinin %90'ında çeşitli şiddetlerde erozyon cereyan etmektedir. Arazinin %63'ü çok şiddetli ve şiddetli, %20'si ise orta şiddetli, % 7'si ise hafif şiddetli erzyonla karşı karşıyadır. Ülke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazide toprak giderek yok olmaktadır. Erozyon büyük ölçüde tarım alanlarında yaşanmaktadır.
İşlenen tarım alanların %75'inde (yaklaşık 20 milyon Ha) yoğun erozyon görülmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye tarım alanlarının ancak 5.0 milyon hektarlık bölümünde erozyon yoktur. Su ve rüzgar erozyonu tüm ülke topraklarının %86.5'inde cereyan etmekte, rüzgar erozyonu 506 bin hektarlık bir yayılımla daha çok kural iklime sahip olan Konya ve dolaylarında görülmektedir.
Türkiye'de akarsularla birlikte alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeydedir. Fırat Nehri, yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak taşımaktadır. Her yıl Keban barajı'na 32 milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton toprak birikmektedir. Erozyonla yılda 90 milyon ton bitki besin maddesi toprak birlikte yitirilmektedir. Her yıl tarım alanlarından 500 milyon ton, tüm ülke yüzeyinden 1,4 milyar ton verimli üst toprak, erozyonla kaybedilmektedir. Kaybedilen bu topraklar, 25 cm kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eşdeğerdir.
Amaç dışı arazi kullanımı, hatalı tarım teknikleri, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri yatırımların yanlış konumlanması süreci ise erozyonun hızını arttırdı. Afet nitelikli erozyon yetmezmiş gibi, tarım arazileri, özellikle de verimli tarım arazileri, tarım dışı kullanımlarla açık bir saldırı ve talanla karşı karşıya. 1978-1996 yıllarında amaç dışı tarım toprağı %33 artmış ve betonlaşarak elden çıkan verimli tarım toprağı 600 bin hektara, yani verimli alanların yaklaşık onda birine yaklaşmıştır.
Kriz zamanlarında sıkça rastlanan demogojiye rağmen kumlar çevrelerindeki alanları işgal etmektedir. Uzun süre yağmur yağmadığı zaman, çöller yayılıyormuş gibi gözükmekteyse de iyi bir yağmur yağdığı zaman tekrar eski sınırlarına dönmektedir.
|
Öyleyse Herşey Yolunda mı?
|
Hayır. Toprağın bozulması ve özelliklerini yitirmesi çığrığından çıkmakta ve dünya üzeride zaten kıt olan verimli toprak yok olmaktadır. Bu olay, dünya üzerinde kurak olan bölgelerde meydana geldiği zaman çöle benzer bir durum ortaya çıkmakta ve buna "çölleşme" adı verilmektedir. Mevcut çöllerin yayılmasından ziyade bu oluşum, bozulmuş bölgelerin muhtelif yerlerinde ortaya çıkmakta ve bunlar zaman içinde birleşmektedir.
Bu tanrının bir buyruğu mudur, yoksa hava şartlarından mı oluyor?
İkisinden de değil. Kuraklık çölleşmenin sebeplerinden sadece bir tanesidir. Tabiatıyla etkili olduğu bir gerçektir. Fakat çölleşme, aslında insanların sebep olduğu bir problemdir. Toprağın çok fazla kullanılmasından kaynaklanır.
Bu problem sadece gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul kesimleri mi etkiler?
Hayır. Dünyanın en fakir ve en kötü şartlar altında ve en duyarlı bölgelerinde yaşamakta olan bir milyar insan, çölleşmeden en fazla etkilenen kesimdir. Ancak etkilenen başkaları da vardır. Gelişmiş 18 ülke çölleşme tehlikesi altındadır. Günümüzde sanayileşmiş ülkelerin tümü ve gelişmekte olan ülkelerin verimli bölgeleri, kendi ülkelerindeki topraklardan gıdalarını temin edemeyip göç tehlikesi ile karşı karşıyadır. Çölleşme herhangi bir yerdeki yoksulluğun zenginlik ve sürdürülebilirliği her an her yerde tehdit edebildiğinin en belirgin bir örneğidir.
|
Peki, o zaman çöllşeme nedir?
|
1992 Dünya zirvesinde dünya liderleri tarafndan kabul edilen ve anlaşma metninde de yer alan tanımlama, "iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dahil olmak üzere muhtelif faktörlerin etkisi altında kurak, yarı kurak ve az yağış alan bölgelerdeki toprağın doğal özelliklerini yitirmesi veya kısaca toprağın aşınması" şeklindedir.
Toprak; kayaların ve organik maddelerin çeşitli derecedeki ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar topluluğu barındıran, bitkilere durak yeri ve besin kaynağı olan ve katı yer kabuğunun, uzun zaman içerisinde belirli özellikler kazanan en üst kısmını saran doğal, dinamik bir yapıdır.
Toprak, atmosfer, hidrosfer ve biyosfer ile temas halinde bulunan yeryüzüne çıkmış, kayalar, mineraller ve organik maddelerden ibaret toprak ana materyelinin fiziksel parçalanma ve kimyasal ayrışması sonucunda oluşmaktadır. Bu oluşumda az çok birbirini izleyen fiziksel, kimyasal ve biyolojik olaylar büyük rol oynarlar.
Fiziksel parçalanma olaylarının başında, sıcaklık değişmeleri, ıslanma, kuruma, donma-çözülme, bitki köklerinin ve diğer canlıların mekanik etkileri olmak üzere, materyal üzerindeki basıncın azalması, tuz bırakması ve tuzların hidrasyon, akarsu, buzul ve rüzgarların etkileri sayılabilir.
Toprak oluşumuna hizmet eden kimyasal olayları da, oksidasyon, redüksiyon, hidroliz, hidrasyon-dehidrasyon, kompleksleşme, karbonatlaşma ve çözünme şeklinde sıralamak mümkündür. Biyolojik olaylar ise etkinliklerini parçalanma ve ayrışmaya katkıda bulunmak suretiyle gösterirler.
Fiziksel parçalanma ve kimyasal ayrışma, belli koşullara sahip doğal bir çevrede (belli iklim ve bitki örtüsü) uzunca bir zaman süresi içerisinde, belli topografyaya sahip olan bir ana materyal üzerinde gerçekleşir.